25 Kasım 2011 Cuma

Bir İstanbul masalı 1

İzmir'den Bodrum'a kaçtığımda henüz 16 yaşındaydım,kızlığımı ve haysiyetimi  kuyumcuların yataklarında bıraktıktan sonra birinin aracılığı ile bir hafta süreyle bir tur şirketinde çalıştım,
işim telefonlara bakmaktı,yaşım küçük olduğu için çok iş vermiyorlardı bana,yanımda fazla kıyafetim olmadığı için bir kaç parça eşyamı da ofise getirmiştim,yatacak yerim olmadığı için bir önceki yazımda bahsettiğim, fazla tanımadığım insanlarla birlikte olduktan sonra dışarı çıkınca geceyi geçirecek yer olmadığından zorluk çekiyordum, bir kaç gece ofise gelip uyumuşluğum bile oldu.

Tur şirketinin üst düzey yöneticilerinden biri de alman bir genç kız olan nişanlısıyla bizim ofiste çalışıyordu,kızın bacaklarındaki sarı kıllar hala gözümün önünde, onu vajinası sarı kıllarla kaplı bir şekilde, nişanlısına oral seks yaparken hayal etmekteydim sürekli.

Bir gün yandaki lokantanın garsonu geçerken bizim çalışanlardan birine evden kaçan bir kızın polis tarafından fotoğraflarla arandığını söyleyince ben çantamı bile almadan koşarak kaçtım oradan. Hemen oradan uzaklaşmalıydım, aileme bulunmamalıydım, tek çare İstanbul'du.( Bu dönem Zeki ile tanışmadan önceki 4-5 ayda geçen zamanı kapsıyor)


Cebimde sadece bilet alacak param olduğu halde soluğu otogarda aldım, o para da benim değil şirkete aitti.Hemen biletimi alıp gündüz vakti yola koyuldum,İstanbul'a neden gittiğimi de bilemiyordum,orada tanıdığım yoktu,akrabam yoktu,param yoktu her şeyden kötüsü otobüse gündüz bindiğim için iniş saatim sabah falan değil gece yarısı olacaktı ve o dönemin İstanbul Otogarı şimdiki gibi konforlu değil,çakalların kol gezdiği Topkapı'daydı.

Gecenin tam yarısında otobüsten aç ve yorgun bir şekilde indim, ne gidecek yerim ne kimliğim ne bir yerde kalacak param yoktu,olsa da otellerde kalacak yaşım hiç yoktu.Kuytu sokaklarda biraz yürüdükten sonra aklıma sokak aralarında cesetleri bulunan kızlar geldi,aklım başımdan gitti.Önüme gelen ilk taksiye bindim,Allah'tan ufak tefek olmama rağmen dolgun memelerim falan vardı da en azından 17-18 gösteriyordum,taksici nereye diye sorduğunda aklımdan bin tane tilki geçti ve aklıma çalıştığım ofisteki Ali'nin anlattığı, sabaha kadar sokaklarda sigara satan,ateş yakan,hap satan çingene kadınlar geldi, onlarla takılmayacaktım belki ama en  azından yalnız başıma sokak aralarında kalmazdım ve soföre hemen seslendim:Doğru Dolapdere'ye.

Topkapı'dan Dolapdere'ye gece tarifesi ne tuttu bilmiyorum ama ben hiç ilgilenmiyordum,çünkü param yoktu.Dolapdere olduğunu tahmin ettiğim yerde gerçekten yaşlı,genç kadınlar,adamlar cadde boyunca ayakta duruyorlardı,arabalara bir şeyler veriyorlardı.Hemen müsait bir yerde dur dedikten sonra, arabadan indim ve bir şey alıp geliyorum dedim.Belliki adam hap falan alacağımı düşünmüş olacak ses çıkarmadı.Ben caddeden tukarı doğru uzayan merdivenlerden çıkarak, kuytu bir sokağa girip 10 dakika kadar bekledim, sonra bir kaç sokak daha değiştirip,arabadan indiğim tarafa uzaktan baktığımda taksinin biraz bekledikten sonra uzaklaştığını gördüm,şimdi oh çekme zamanıydı.

Ateş başında oturup sohbet eden kadınların biraz uzağında kaldırıma oturarak vakit geçirmeye çalıştım biraz,şimdi sıcacık,yumuşak yataklarında mışıl mışıl uyuyan insanları düşündüm,yarın sabah işe,okula gideceklerdi.Bense aç,susuz,parasız,yataksız bilmediğim bir yerde başıma ne geleceğini düşünüyordum,üstelik çok ta çişim gelmişti.

40 yaşlarında pis  bir adam yanıma yaklaşınca tuvalet var mı diye sordum,daha fazla dayanamayacaktım,adamın şarap kokan nefesine rağmen ondan umut bekledim.Barakasının kapısına kadar eşlik etti pis adam bana, istersen uzanabilirsin de dedi ve bu beklediğim cevaptı.Evet bu adam beni en iyi ihtimalle becerirdi belki ama onun dışında satması,öldürmesi,polise yakalatması gibi ihtimaller de fazlasıyla vardı ama uykusuzluk,yorgunluk ve üşüme her şüphenin ve korkunun önüne geçmişti.

Derme çatma,pis çekyatın üzerinde gözümü açtığımda üzerimde leş kokan bir battaniye ve yakınımda adamın köpek öldüren şaraplı nefesi vardı,sabah olmuştu ve adam yeni gelmişti.Biraz memelerimi mıncıkladıysa da,sızdı kaldı.Yine de minnet duydum pis adama, hiç olmaz sa beni koyunlarına alan iyi giyimli,yabancı dil bilen,yakışıklı adamların yapmadığını yapmış,bana yatagında yer vermişti.O gece dinlenmiştim falat pis adamın ev sakinleri pireler tarafından da iyice şişirilmiştim.Bir hamam için neler vermezdim.

Aç karnıma sabahtan öğlene kadar orada,burada dolaşıp,küçük çocuklarla kaldırımlara oturup sohbetler ettim ama daha gece hatta bundan sonra ne yapacağımı düşünmeden önce açlığımı düşünmeye başlamıştım,çok açtım ve üzerim leş gibiydi ve hemen bir çare düşündüm.

Sokakta oynayan çocuklar arasında henüz 3-4 yaşında olan bir kız çocuğunun altın küpelerini almakla işe başladım,kızı yanıma çağırıp saçlarını okşama bahanesiyle küpelerini aldım, kız farkedip evine koşmaya başladığında ise topukları yağlamıştım.

Sonradan Kasımpaşa olduğunu öğrendiğim yere kadar yürümüşüm farkında olmadan, bu da benim şansım olmuş.Benim yaşında,benim kılığımda o yıllarda kuyumculara gidip,bir şeyi kolaylıkla satamazdınız,ancak Kasımpaşa'da bu mümkündü ve ben gele gele oraya denk gelmiştim.

Küpelerin ettiği para benim  öğle ve akşam yemeğimi karşıladı,biraz da param kaldı.Küpeler çok minik olduğu için çok az para alabilmiştim.İstanbul'da bir bok yapamayacağımı anlayınca Bodrum'a geri dönmeye karar vermiştim,telefon kulübesinden iş yerini aradığımda aranan kızın bulunduğunu öğrenmiştim, onlara annemin acil hastalandığı için apar,topar İzmir'e gelmek zorunda kaldığımı söylemiştim.Yani başka kızmış aranan,boşu boşuna düzenimi bozdum,sefil oldum.Gerzek ben,pis ben.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder